1. (a) bağlamak, (b) ilâve yelken açmak.
    clap on a fine: para cezasına çarptırmak.
    clap on one's
    hat: şapkasını başına geçirmek.
    clap on a pistol to someone's head: birinin başına tabanca dayamak.
fren yapmak Fiil
gözüne ilişmek/çarpmak, görmek.
It's many years since I clapped eyes on him: Onu senelerdir görmedim.

I've never clapped eyes on him: Onu (hayatımda) hiç görmedim.
birine kelepçe takmak Fiil
kelepçe takmak Fiil
birine kelepçe takmak Fiil
(bir şeyin üzerine) ithalat vergisi koymak Fiil
birinin omuzuna vurmak Fiil
gözüne çarpmak/ilişmek, görmek, bakmak.
When I set eyes on Paris for the first time … : Parisi ilk defa gördüğüm zaman …